8 Nisan 2014 Salı

    Uzun uzun II. Abdülhamit hanı anlatmayacağım. Zaten bir çoğumuz biliyoruz.
    Tabi ki yalan yanlış yazan tarih ders kitaplarından da bilen var.
Tarihi gerçekler ile olayları akıl süzgecinden geçirerek yorumlayan tarihçilerden de bilen var.
    Kanımca Tarihteki olayları öncesi ve sonrası ile yorumlayarak öğrenilmeli gerçek tarih. Günümüzdeki olaylar ile çok benzerlik gösteren Abdülhamit han dönemini iyi okumalı ve anlamalıyız.
    Abdülhamit han döneminde aydınlara baskılar yapıldığı ve bir dikta rejimi uygulandığından bahsedilir.Özellikle o dönemin aydınları ve paşaları içerisinde baş gösteren avrupa özentisi ile geçmişine ,dinine küfür eden bir tavır takınılır.(Günümüzde de hiç değişmemiş değil mi?) Abdülhamit han da bu özenti kesimin yazdıkları eserleri aslında bir talim terbiye kurulu gibi incelemeye almıştır. Amaç ne? Halka masum yazılar olarak verilen eserlerin milleti özünden koparmayı amaçlamış olmasıdır.
    Peki sonuç ne olmuştur? Sonuçta eserler basılmadan önce incelenmiş sakıncalı görülen yerler çıkarılması veya üslubun değiştirilmesi ile yeniden yayınlanmıştır. tamamen yasaklanan eser sayısı birkaç taneden fazla değildir. Hatta sultan bile Fransızca'dan eserler çevirmektedir.

    Şimdi gelelim asıl mevzuya, neden kızıl sultan? Neden diktatör? Neden özgürlüklerin kısıtlayıcısı olarak lanse edildi? bu soruların cevabını bilmek için İngiliz siyasetini ve yöntemlerini bilmek gerekir.İngiltere 1880 yılına kadar dünyanın birçok yerindeki sömürgelerinden elde ettiği altın,ipek,afyon gibi ürünler ile zenginliklerini arttırdı. Fakat 1880 yılından sonra gemilerinin yakıtı olan petrolün, bu sömürgelerdeki malların taşınması için mutlak gereklilik listesine alınmasıdır. Sonra dünyada petrol olan bölgelerin tespiti yapılır. Sonuç dünya petrolünün %70'i Osmanlı topraklarında en kıymetli kuyular ise MUSUL ve KERKÜK'te bunu şimdi herkes biliyor. Yıl 1888 Abdülhamit han musul ve kerkük'ün toprak hakkını kendi parası ile satın alır. Günümüzde buna gezici aydın mantığı ile bakarsak "zimmetine geçirmiş vay rant elde etmiş" diye düşünebiliriz...
     İşin aslı ise padişah gerçekten kendi parası ile satın almıştır. Amaç da İngilizlerin 1880 yılında başlayıp 1886 yılında bitirdikleri petrol haritasına ulaşmasıdır. Daha sonraki süreçte İngiliz ve Alman petrol şirketleri gelerek ortaklık yolu ile bu petrolden pay istemişlerdir. Abdülhamit han ise petrol savaşlarında elini kuvvetlendirmiş ve istediği ülkeler ile denge kuruyor idi. Bağdat ve Hicaz demir yolu gibi birçok projede bu yolla yapıldı. Diktatör olduğu yazılan bir sultan ülkesini en iyi konuma taşımaya çalışıyor ve linç politikası ile hunharca saldırılara uğruyordu. Sadece fikri bir linç politikası uygulanmadı. İngiliz şirketler istedikleri ortaklıkları alamayınca , maalesef Osmanlıda kendi petrolünü çıkaramayınca ermeniler kullanılarak suikastlar düzenlendi. Abdülhamit giderse istediklerini alacaklarını çok iyi biliyorlardı.
    Sonuç olarak 1909'da tahttan indirilen padişah özellikle musul,kerkük üzerinden suçlanıyordu. Tam on yıl sonra 1919'da yeni bir hareket ile cumhuriyetin kurulmasını sağlayanlar 100 yıldır musul kerkük'ü ağızlarına bile almazlar. Belkide 1909 da petrol haritasının %70'i bu milletin elinde iken 1919'dan sonraki süreçte sadece%0'ı bu millette kalmıştır. Lütfen biraz akıl süzgecinden geçirin tarihi ve günümüzü.
    Yeni bir diktatörümüz var ve biraz akıl yürütünce 2010 yılından itibaren tekrardan musul ,kerkük demeye başlaması bu devletin acaba yeni saldırıların kaynağının İngiliz siyaseti olduğunu mu hatırlatıyor. Hele 2013 Kasım ayında kuzey ırak yönetimi ile verilen poz gayet açık iken...

0 yorum :

Yorum Gönder