27 Nisan 2014 Pazar

      Çok yazıldı anlatıldı ama bir de benden dinleyin Alamut'un Sabbah'ını haşhaşiliği. Günümüzdeki yapı ile benzeşen o kadar çok şey var ki okuyunca haşhaşi benzetmesinin tam yerinde olduğunu herkes anlayacak.
      Hasan İranlı çok zeki bir çocuktur. Medrese yaşı geldiğinde Horasana gider. Kendisi gibi çok zeki bir Türk genci olan Horasanlı Ali el-Hasan et-Tusi ile çok yakın arkadaş olur. Bu Ali el-Hasan et-Tusi meşhur Selçuklu veziri Nizamulmülk'tür. Hasan Sabbah her ne kadar zeki olsa da arkadaşı Hasan et-Tusi ondan hep öndedir.  Sabbah yapısı gereği çok kıskançtır ve kendini soylu bir aileden geldiğini söyleyip çevresindekilerden hep üstün olduğunu iddia etmektedir.
      Medrese biterken Sabbah, Hasan et-Tusi ve Ömer Hayyam üç yakın arkadaş olarak birbirlerine darda olana yardım etmeye söz vererek ayrılırlar. Tabi ki Gazneliler döneminde valilik yapmış olan zeki Nizamulmülk Selçuklu sultanı Alparslan tarafından vezirliğe getirilir.
         Nizamulmülk Sultan Alparslan'dan sonra Sultan Melikşah zamanında Türk devlet yapısının sistematik bir şekilde işlemesi için üç bölümden oluşan bir teşkilat kurar. Bu teşkilatın ilk ayağını halkın manevi değerlerini en iyi ve doğru şekilde öğrenmesi için Nizamiye Medreseleri ile sağlar. Başına da devrin en büyük alimi İmam Gazaliyi getirir. İkinci kısmında devlet bilincinde,siyaset ilmini bilen zeki gençlerin seçildiği  ve yetiştirildiği saray mektebi kurarak oluşturur. Başında da kendisi eğitim verir. Yazdığı siyasetname eseri burada okutulur. Ve son olarak devleti ayakta tutmak için savaş meydanlarında cesurca savaşan , her türlü suikast yöntemini bilen bir fedailik ağı oluşturur. Bu sistemin başına da gençlik yıllarından arkadaşı iyi silah kullanan kendini gizlemesini çok iyi bilen Hasan Sabbahı getirir. Bu sistem biraz değişiklik göstererek Osmanlı zamanında da uygulanmıştır.
       Ama unutulan bir şey vardır. Hasan Sabbah'ın kendini soy olarak üstün görmesi mezhep olarak Şii olması ve kendi çevresinde "Neden Selçuk devleti var da Hasan devleti olmasın demesi."kendinin sonu olur(aynı cümleyi Mithat Paşa sultan Abdülaziz Hanı şehit ettirmeden önce şöyle kurmuştur."Devlet-i Ali Osman varda niye Devlet-i Ali Mithat olmasın"). Hasan Sabbahın bir fitne hareketi içerisinde olduğunu fark eden Nizamulmülk Melikşah üzerindeki etkisini kullanarak onu uzaklaştırır.
     Nizamulmülk'e kin besleyen Sabbah yıllarca izini kaybettirir. Bir çok sapkın mezhepler içerisinde kendine yer edinir. Sonrası malum Alamut kalesine yetiştirdiği fedaileri müritleri ile yerleşir. Alamuttan artık tüm dünyaya  korku salan suikastçileri ile kendinin Şia mezhebinde imam Askeri'nin soyundan geldiğini söyler.  Ve Mehdiliğini ilan eder. Hatta bazı kaynaklarda hem Mehdi olduğunu hem de Mesih olduğunu söyleyerek çevresindekilere içtirdiği haşhaşın etkisi ile yarı hayali cenneti gösterir. Haşhaş içenler ne içtiklerini yani bir tür uyuşturucu kullandıklarını bile bilmeden içmişlerdir. Türk İslam dünyasının en büyük deha devlet adamı Nizamulmülk'ün şehit edilmesini sağlar. Hatta Nizamulmülk'ü şehit eden Haşhaşiler Sultan Melikşah'ı bir hainden kurtararak devleti koruduklarına inanmaktadır.
     Tarihte birbirine benzer ne kadar olay var öyle değil mi? Çocukluğundan itibaren yetiştirilirken zeki ama kapasitesi ancak bir yere kadar olan çocukların büyük hedeflere yönlendirilmesi ne sonuçlara mal oluyor. Kişi zeki gerçekten kabul etmek lazım. Ama ilkokulu bile tamamlayamamış. Anadolu'nun bir köyündeki çocuğa dünyayı değiştireceksin diyerek şartlandırırsan gün gelir eline geçen fırsatta her şeyi feda edebilir. Bu çocuk büyüdüğünde zekası ile zaten ilim öğrenmiş olacağı için birilerinin dikkatini çekmesi normal. Kendilerindeki ilim ile Mehdilik, Mesihlik ilan ederek peşlerindeki insanları da helake götürüyorlar. Bugün yapılan operasyonlarda görev yapan kişiler de kendilerince devleti milleti kurtardıklarına inandırılmadı mı? Tıpkı Nizamulmülk'ü şehit edenlerin Sultanı kurtardığına inandığı gibi...

0 yorum :

Yorum Gönder